Evlilik Dışı Çocuğun Baba Tarafından Tanınması
Tanıma tek taraflı bir hukuki işlemdir ve kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Tanıyan kişinin gerçekten baba olmasıyla geçerlilik kazanır. Bu tanıma babanın nüfus memuruna, mahkemeye, notere veya konsolosluğa yazılı olarak başvurmasıyla mümkündür. Resmi senetle ya da vasiyetname ile çocuğun kendisinden olduğunu beyan edilir. Bu çocuğun başka bir erkekle soy bağı ilişkisi varsa bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanıma mümkün olmaz. Bu çocuklar için tanıma senedi düzenlenemez. Düzenlenen senetler nüfus müdürlüklerince kayda alınarak tescil yapılmadan cumhuriyet savcılığına intikal ettirilir. Başka bir erkekle soy bağı ilişkisi bulunmuyorsa beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan hâkim tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı olduğu nüfus müdürlüğüne bildirir. Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memuru ise tanımayı çocuğa, anasına, vesayet altındaysa vesayet makamına bildirir.
Çocuk henüz hiçbir aile kütüğüne bağlı değilse doğum formu düzenlenir, çocuk babanın soyadı ile baba hanesine tescil edilir. Çocuk annenin bekârlık hanesine kayıtlı ise bu hanedeki kayıt kapatılır. Baba soyadı ile babanın hanesine tescil edilir. Bu tanıma senetleri aile kütüklerine işlenir. Tanıyan erkek yanılma aldatma korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. İptal davası anaya, çocuğa karşı açılır. Bu dava açma iptal hakkının öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak 1 yıl herhalde tanımanın üzerinden 5 yıl geçmesiyle düşer. Ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, cumhuriyet savcısı, hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini tanıyana, tanıyan öldüyse mirasçılarına karşı dava edebilir. Davacı tanıyanın baba olmadığını ispat yükü altındadır. Bu ispat yükü tanıyanın gebe kalındığı dönemde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna dair inandırıcı kanıtların getirilmesinden sonra doğar. Çocuğun dava hakkı ergin olmasından itibaren 1 yıl içinde düşer. Geçerli bir tanıma sonucunda evlilik dışı çocuk babanın resmi çocuğu konumunda olacaktır.
Babalık Davası
Baba konumundaki kişi her zaman evlilik dışı çocuğu tanımayabilir. Bu durumda babalık davası açılacaktır. Babalık davası çocuk ile baba arasındaki soy bağının mahkemece belirlenmesidir. Mahkeme sonucu verilen babalık hükmü yenilik doğurucu bir karardır ve herkese karşı etki doğuracaktır. Mahkeme davalının gerçekten baba olup olmadığını yüz vücut benzerliği dâhil eldeki delillere ve özellikle DNA testlerine bakarak karar verir. Erkeğin doğumdan önceki 300. Gün ile 180. Gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması babalığa karine sayılır. Bu sürenin dışında olsa da gebe kalma döneminde davalının anayla cinsel ilişkide bulunduğunun ispatı babalığa karinedir. Erkek çocuğun babası olduğunun imkânsızlığını ya da başka bir erkeğin baba olma ihtimalinin kendisinden fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerli olmaz. Bu karine özellikle DNA testinin mümkün olmadığı durumlarda kullanılır. Örneğin babanın ölmesi durumunda başvurulabilir. Ancak günümüzde gelişmiş DNA testleri babalık davalarının en önemli delilleri konumundadır. Eğer baba olduğunda karar verirse miras hakları ve aile hukukundan doğan hakları olacaktır. Bu davayı ana, çocuk veya kayyım açabilir. Dava babaya, baba öldüyse mirasçılarına karşı açılır. Babalık davası, cumhuriyet savcısına ve hazineye, ana tarafından açıldıysa kayyıma, kayyım tarafından açıldıysa anaya ihbar edilir. Babalık davası çocuğun doğumundan önce ya da sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak 1 yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atandıysa 1 yıllık süre atamanın kayyıma tebliğinde, kayyım atanmadıysa ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.
Babalık davası davalı babanın yerleşim yeri aile mahkemesinde görülecektir. Baba çocuğu tanımazsa anne için manevi bir ıstırap söz konusu olur. Ayrıca çocuğun bakımıyla tek başına ilgilenmesi anneye ciddi külfetler yükler. Bu yüzden babalık davası süresinde ya da ayrıca baba veya mirasçılarına karşı bazı taleplerde bulunabilir. MK304 uyarınca bu talepler; doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki 6 haftalık geçim giderleri ve gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler. Çocuk ölü doğsa bile hâkim bu giderlere hükmedebilir. Ana dava süresinde bu giderleri talep etmezse hâkim resen karşılanmalarına karar veremez. Babalık davası açılırken davacı nafaka talebinde de bulunabilir. Anne resmi eş olmadığı için hakkında boşanmaya karar verilemeyeceğinden yoksulluk nafakası isteyemeyecektir. Çünkü yoksulluk nafakası için tarafların önce resmi şekilde evlenmiş daha sonra mahkeme kararıyla boşanmış olmaları gerekir.( bknz: Yargıtay 3. Hukuk dairesi E.2006/156 K2006/1830 7.3.2006 tarihli kararı).
Boşanmaya bağlı maddi manevi tazminat talepleri de babalık davasında dinlenmez. Ancak Yargıtay’ın vermiş olduğu birçok karara göre iştirak nafakası babalık davasında dinlenmelidir. İştirak nafakası evlilik dışı çocuk için çocuk tanıma yoluyla tanınmadıysa ancak babalık davası ile mümkündür. Çocuğun bakımı yükümü velayeti kendisinde olan tarafta aittir. Ancak diğer taraf da ekonomik gücü oranında çocuğun yetiştirilmesi, bakımı ve eğitim giderlerine katılmalıdır. Bu katılmayı velayeti kendisine bırakılan kişiye ödeyeceği bir nafaka –para- ile sağlayacaktır. Uygulama da bu paraya İştirak Nafakası denmektedir. Bu nafaka mahkeme kararıyla veya sözleşmeyle belirlenir. Hâkim serbestçe miktarı belirler. Yargıtay’a göre bu nafakaya resen de hükmedilebilir. Şartlar daha sonradan değişirse nafaka da şartlara uygun hale getirilir. Hâkim nafakayı belirlerken nafaka ödeyecek olan tarafın mali gücünü, çocuğun ihtiyaçları ve masraflarını, velayeti kendinde olan tarafın mali gücünü dikkate alıp hakkaniyete uygun bir tazminat belirler. Başlangıç tarihi kararın kesinleştiği tarihtir. Bu nafaka çocuğun ergin olduğu güne kadar devam eder. Yargıtay çocuk ergin olsa da eğitim için verilen nafakanın kesilmeyeceği görüşündedir.