TMK hükümlerince evlilik resmi nikâhla kurulur. Ancak toplumsal değerler, alışılagelmiş geleneklerle resmi nikâh dışı birliktelikler toplumda halen görülmektedir. Bu birliktelikle genelde imam nikâhı olarak adlandırılan ve hukuken geçerliliği olmayan bir sözde evlilik birliği doğuran kavramla gerçekleşmektedir.  Resmi olmayan birlikte yaşamdan yahut imam nikâhlı birlikteliklerden çocuklar meydana gelmekte, bu çocuklara evlilik dışı çocuklar denmektedir. Bir çocuk evlilik içinde doğduğunda koca otomatik olarak baba kabul edilir. Aksine iddianın kanıtlanması gerekir. Ancak evlilik dışında doğan çocuğun babaya bağlanabilmesi için o erkeğin çocuğun biyolojik babası olduğunun kanıtlanması gerekir. Bu kanıtlamaya gerek olmadan söz konusu baba evlilik dışı çocuğu ‘tanıyabilir’.

İmam Nikahlı Eşin Tazminat Hakkı

Türk Medeni Kanunu’ na göre geçerli bir evlilik birliği resmi nikâhla mümkündür. Resmi nikâh olmadan evlilik mümkün olmadığı için boşanma da söz konusu olamayacaktır. Resmi nikâhlı olmayan eş ayrılma ya da terk etme durumunda boşanma ve boşanmanın feri taleplerinden yararlanamayacaktır. Ancak evlilik birliğinin kurulması tarafların ortak yaşam iradelerinden doğmaktaysa, resmi nikâhın bulunmaması halinde de tarafa bazı talepleri ileri sürme hakkı doğabilecektir. Bu durumda resmi nikâhlı olmayan eş ortak hayatın kurulduğunu, geçerli bir evlilik birliğinden beklenen aile ortamının sağlandığını ispatlamakla mükelleftir. Nitekim Yargıtay da aşağıda incelenecek kararlarda resmi nikâhlı olmayan eşe bir takım talepleri ileri sürme hakkı tanımıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2006/2-558 20.9.2006 tarihli ve 2006/568 karar’ ına göre imam nikâhı ile evlenen kadının manevi talebi haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden görüleceği mahkeme aile mahkemesi değil bk49’ a göre görevli mahkemedir. Ancak önemli olan husus yıllarca kandırıldığı, küçük düştüğü ve sosyal çöküntüye uğradığı ve çocuk olduğu için evlenme şansının azaldığı davacının manevi tazminat taleplerinin haksız fiile dayalı olarak kabul edilmesidir.

Yargıtay 4 nolu Hukuk Dairesi 2001/4849 esas no 2001/8843 karar no ve 1.10.2001 tarihli kararında davalının evlenmek vaadi ile davacıyla imam nikâhı kıyıp neden olmaksızın resmi nikâhtan kaçınması nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırının varlığı kabul edilmiş. Bu durum manevi tazminat talebi için haklı bir neden oluşturmuştur. Kararda imam nikâhıyla evli bulunduğu kadını neden olmaksızın ayrılan erkek bireyin kadın üzerinde bıraktığı üzüntü ve buhran üzerinde durulmuştur. Manevi tazminatın altında yatan neden de budur. Kişilik hakkı kişilerin hukuk düzeni tarafından korunan hayat, vücut bütünlüğü, ruh bütünlüğü, sağlık, şeref, haysiyet, isim, meslek unvanı, resim, mesken masumiyeti, vicdan gibi değerlerin tümünden meydana gelir. Olayda duygusal kişilik değerlerinin ihlali çok açıktır. Kişilik hakkının ihlali nedeniyle manevi tazminatta hâkim tazminat miktarını tayin ederken taraflar arası ilişkiye, sosyal ve ekonomik durumlarına bakacaktır. Kararda bu tazminatın kaynağı da haksız fiil olarak nitelendirilmiştir.

Ancak Yargıtay 4. Hukuk dairesi 2004/5370 esas nolu 13.12.2004 tarihli 2004/14142 sayılı başka bir kararında gayri resmi evliliğin gerçekleştiği yılda reşit ve mümeyyiz olan ve kendi rızasıyla bu birlikteliği kabul eden eşe daha sonradan manevi tazminat talep etme hakkı tanımamıştır. Bu da söz konusu durumda istikrarlı bir uygulama olmadığını göstermektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1997/4-690 esas nolu 1997/893 karar sayılı ve 5.11.1997 tarihli kararında resmi nikâh olmaksızın birlikte yaşadığı kadını evden uzaklaştıran erkeğin anılan kadına bir miktar manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Dava kadının bu yüzden uğradığı zarara ilişkin görülmüştür. Yargıtay’ a göre manevi zarar kişilik değerlerinde oluşan eksilme olup bu eksilmenin objektif değerlendirmesi yapılır. Duyulan acı ve ıstırap manevi zararın bir görüntüsü olarak ortaya çıkabilir.